30 Nisan 2014 Çarşamba

Bebek Geldikten Sonra "Karı-Kocalık" Halleri...

                                              Yaşasın bebeğimiz geliyor...

Bebek sahibi olmak, kimi çiftler için evlilik sebebi, kimi çiftler için "evlilik hayatını doyasıya yaşadıktan sonra" yapılması gereken bir şey, kimisi için olmazsa olmaz, kimi çiftler için ise evlilikte kötü giden bir şeyleri düzeltme amacı taşıyabilir... Sebebi ne olursa olsun, üremek ve bebek yapmak en doğal en temel amaçlarımızdan. Örneğin, herkes mutlaka doğacak çocuğuna bir isim düşünür, özellikle flört aşamasındaki çiftlerde en eğlenceli konulardan biridir. 

Türkiye'nin önde gelen sosyal psikologlarından Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı'nın araştırmalarına göre bebek sahibi olma amaçları, endüstrileşen ve değişen toplumla beraber son 50 yılda biraz farklılıklar göstermiş. Bizim kültürümüze ilişkin yaptığı araştırmalara göre insanlar geçmişte; daha çok, tarlaya iş gücü sağlamak, "evlat" (kendisine ve mallarına sahip çıkabilecek kişiler) sahibi olmak, ya da soyunun devamı için çocuk sahibi olmak isterken; günümüzde sadece "sevmek, sevgi vermek" için bebek istemekte... 

Peki, hayat arkadaşımızla ortak ürünümüz olan ve sevgimizi vermek için yanıp tutuştuğumuz varlık evimize gelince evlilik hayatımız nasıl değişiyor? Bu konuda, 3 kadın bir araya gelsek sayfa sayfa yazacak kadar şey söyleyebiliriz belki ama birçok ortak noktada buluşmamız da muhtemel...

Hamilelik ve Bebeğin İlk Zamanlarında Evlilik İlişkisi
Hamileyken tanımadığımız insanlar bile ilgi gösterip, karnınızı okşarken, bebek dünyaya gelince yakınlarımızın ilgi ve şefkati büyük oranda yön değiştirir. Araştırmalara göre, post-natal (doğum sonrası) depresyonun en önemli sebeplerinden biri budur. Bu, çoğu kadında çok kısa süreli olabilir. Sonrasında ise durum tam tersine dönebilir. Yine araştırmalara göre erkeklerde de, özellikte ilk çocuktan sonra eşinin ilgisini kaybetmekten kaynaklı tuhaf davranışlar (çocuksu, zaman zaman hırçın, ilgi bekleyen) gözlemlenmiş.

Artan sorumluluklar...
Tüm bunlara rağmen, yine de hamilelik ve bebeğin ilk zamanları, çok heyecanlı ve eşlerin belli bir noktaya kadar ilişkiden çok iyi doyum sağladıkları bir dönem. Bu dünyada yapılabilecek en somut ürünün gelişini beklemek ve karşılamak eşlere çok iyi gelebilir. Ama sonrasında artan sorumluluklar, artık geri dönülemez bir biçimde evde +1 kişi olunması ve buna alışılmaya çalışılması, hayatta en çok ihtiyacımız olan ve özellikle bebeğin ilk zamanlarında en çok mahrum kaldığımız uykunun bizi esir alması, evde yardım amaçlı bulunan kesinlikle ihtiyaç duyulan ama bir yandan da alışılamayan yakınların varlığı, ve bunlardan çıkan gerginlikler ve burada saymadığım ve her ilişkiye has başka başka bir sürü sebep; bebeğin gelişiyle karı-koca ilişkilerini olumsuz yönde etkileyebilir. 

Araştırmalara göre, evliliğin ilk 2 yılı çok kritiktir. Aldatmalar genellikle bu yıllarda olabilir. Evlilikle beraber yenilenen ve değişen hayatın ve "cicim" aylarının getirdiği baş döndürücü heyecanlar geçince bir de bebek gelirse, işte o zaman içinden çıkılamaz sorunlarla karşı karşıya hissedebilirsiniz...

Anneliği idealleştirme, kutsallaştırma ve sonuçları...
Tüm bunlarla baş etmek için özellikle anneler, anneliği kutsallaştırır... "Tarifi mümkün olmayan bir duygu olduğunu, herkesin yaşaması gerektiğini..."dilinden düşürmez olur anneler...Bu kutsallaştırma, eğer durumla başa çıkmanıza yardım ediyorsa kesinlikle devam edin, çünkü işlevsel olduğunu düşünüyorum, zira çocuk büyütmek mucizelere tanık olmak ve bu tanıklık sırasında "süperwoman" olmaya çalışmak bence de kutsallaştırılması gereken bir şey ;) 

Lakin, ayaklarımız da yere sağlam basmalı ki, stresli bir dönem yaşarsak veya daha büyük sorunlarla baş etmek zorunda kalırken "iyi" anne olmaya devam etmeye çalışırsak şişirilmiş egomuz balon gibi sönmesin.

"Ergen"ouslarla başetmek...
Yine araştırmalara göre anne-babanın ilişkisinin en kötüye gittiği dönem genellikle çocukların ergenlik dönemi... Walker'ın 1977 yılında yaptığı çalışmaya göre evlilik doyumu ve ilişkiden keyif alma bebek doğduktan sonra düşmeye başlıyor, düşüyor düşüyor ve çocuklar ergenlik dönemindeyken '0' a epey yaklaşıyor... (Neyseki =) Çocukların evden ayrılmasıyla eski haline geliyor... Yani o zamana kadar dayanan evliliklerde yeniden canlanıyor...

Çözüm: Benim önerim, evlenirken de bebek sahibi olacağımız zaman da, tabi ki bu güzelliklerin nimetlerinden yararlanmamız ve bize bahşedilen tüm güzel duyguları sonunda kadar vücudumuzun her yerinde hissetmemiz... 

Ama neyi neden yaptığımızın farkında olursak, sırtında onca yük olan ve bir de üstüne üstlük çalışan anneler olarak sorunlarla daha iyi başa çıkabiliriz. Yapmamız gereken fantezilerden uzak durmak. İlişki bağlamında fantezi gerçekleşmesi neredeyse imkansız şeylerdir. Mesela, partnerinizin memnun olmadığınız bir özelliğinin evlenince değişeceğine inanmanız veya bebekten sonra değişeceğine inanmanız bir fantezidir. Gerçekten belli değişimler olabilir, ama olumlu değişimler devam da edebilir, ilk heyecanlar geçince her şey eskisi gibi de olabilir... Ama şu kesin ki, bu değişimlere bel bağlamak ve bunlar olmayınca hayal kırıklığına uğramak ilişkide bizi çıkmaza sürekler. 

Dolayısıyla bırakın değişimler sürpriz olsun! Bu arada araştırmalara göre, ilişkiye ilişkin veya eşinize ilişkin olumlu düşünceler yanılsama/gerçek dışı olsa da ilişkiyi olumlu etkileyebiliyor, bu da aklımızın bir köşesinde olsun ;) Ama yeni durumlarla baş etmek insanoğlu için ne kadar eğlenceli karşılansa da "zor" iken, olmayacak dualara amin demeyerek kendimizi ilişki buhranlarından bir nebze koruyabiliriz belki...

18 Nisan 2014 Cuma

Bebek Bakım Klavuzu: 4. 18. aya kadar önemli gelişimsel bilgiler, kontroller, aşılar



Doktor kontrolü: İlk 6 ay her ay, ikinci 6 ayda 2 ayda bir, sonra 15. ayda ve 18. ayda 24. ayda, ardından her yıl gelişimsel süreçlerin takibi için doktor kontrolüne götürmekte fayda görüyorum. Her bebek farklıdır, karşılaştırmak için değil ama bebeğin kendine göre boy-kilo artışının, beslenme düzeninin, bıngıldak takibinin, yaşına göre gelişimsel alanlarla ve bebek gelişimi ve bakımı ile ilgili bilmediğiniz diğer  konularda bilgilenmek için doktor kontrolleri önemlidir.
Not:  Her doktorun farklı önerileri olabilir, içinize sinmeyen noktaları tabiki araştırın ama tek bir kişiyi takip etmek hem daha az kafa karıştırıcı hem de çocuğunuzun gelişimini kendi içinde takip edebilmesi için önemlidir. Eğer çok memnuniyetsizliğiniz yoksa sık sık doktor/kurum değiştirmemenizi öneririm.
Önemli: Bıngıldak kapanması takip edilen bir şey, erken kapanırsa sorun olabilir, geç kapanması 3 yaşına kadar sorun değilmiş.
Yürümek, konuşmak ve diş çıkarmak gelişim belirtisi değil. Ama 18. ayda en az 8 dişinin olması, ve yine 18. ayda hiçbir kelime söylemese bile denilenleri anlıyor olması önemli.

Aşılar: 18. aya kadar ki dönemde 2 tür aşı dışında tüm aşıları devlet karşılıyor. Karşılanmayan aşılar arasında 2 doz yapılan Rota aşısı ve yine 2 doz yapılan bir çeşit menenjit aşısı var. Biz doktorumuzun tavsiyesiyle bu iki aşıyı da yaptırdık. Ve yine doktorumuzun şiddetli tavsiyesi üzerine, (Aile Hekimliği Merkezi'nin aşırı ısrarına rağmen) kızamık aşısını 12. aydan önce yaptırmadık.

TV ve teknoloji: Bebekler 18. aya kadar 2 boyutlu dünyayı çok anlamlandıramadıkları ve algılayamadıklarından TV izlemeleri pek uygun görülmüyor. Sonrasında da günlük 20 dakikayı geçmeyen ve günün belirli saatlerinde (hergün aynı saat izlemesi onun da sınırlarını bilmesi için iyi bir fikir) yaşına uygun programları izleyebilir. Ama bu sırada da mümkün olduğunca birlikte ve iletişim içerisinde izlenmesi öneriliyor ki TV tek taraflı bir iletişim aracı gibi algılanmasın.
Diğer teknoloji araçlarının da kullanımı sınırlı ve kontrollü olmalı ve kesinlikle çocuğu oyalama için kullanılmamalı. Araçların amaçları anlatılmalı ve oyuncak olmadıkları vurgulanmalı.

18. aya kadar olmazsa olmaz aktiviteler: Bebeğin dil gelişimi ve algısının artması için her an onunla konuşmak, yaptığınız herşeyi konuşarak ona anlatmak çok yararlı, keyifli ama bir o kadar da yorucu olabilir. Ama kesinlikle zihinsel algılarına nasıl katkıda bulunduğunuzu zaman içinde yaşayarak göreceksiniz. Günde biraz müzik dinlemek, dans etmek, birlikte en az bir kitap karıştırmak, mevsime göre süresi değişmekle beraber mutlaka dışarı çıkıp hava almak, şarkı söylemek ve yaşına göre eğitici bir oyuncakla ilgilenmek kesinlikle olmazsa olmaz aktivitelerden..


Bebek Bakım Klavuzu: 3. Araç-Gereç

İlk patik:
*Bebeğin ilk adımları ve ilk ayaklanmaları çıplak ayak olmalı. Yeri tamamen hissedebilsin ve dengesini kurmayı rahatça ve sağlıklı bir şekilde öğrenebilsin diye... Bebek ilk ayağa kalktığı andan itibaren çıplak ayak olması  kayıp düşmeleri de engelliyor. Ama ayak en çok üşütülen yer olduğundan ve biz anneler rahat duramadığımızdan hemen patikle çözeriz durumu. Patik için en çıplak ayağa yakın olan ve çıplak ayak hissi veren deri patikler ercih edilmeli. Yumuşak tabanlı ev patikleri, hiç kaymıyor, çıplak ayak hissinde ve ayaktan çıkmıyor. Biz her patiği denedik ve artık bir çok markanın da ürettiği bu patikleri kullandık.

İlk ayakkabı: 
Patik yerine evde de ayakkabı tercih edeceksiniz mutlaka yine tabanı çok yumuşak olmalı, büküldüğünde tabanı ile topuğu tamamen birleşmeli.
Dışarı ayakkabısı: Dışarısı için de ayakkabı büküldüğünde tabanı ile topuğu arasında az bir mesafe kalmalı.

Bebek yatağı: Özenip hazırladığımız bebek odaları (ben de hazırladım) çok güzel ama kullanmadan hangi tür yatağın daha işlevsel olduğunu bilemiyoruz. Biz 4 ay küçük sepet, 17. aya kadar park yatak şimdi de mobilya yatağa geçtik. Ama hala kafasını mobilyalara çarpabiliyor. Bebeği gözlemleyip yatağına öyle karar vermeliyiz. Bebek doğmadan önce odasını düzenlemediyseniz, sadece ilk aylar için bir sepet alıp duruma göre hareket edebilirsiniz.

Oto Koltuğu: 9 kilo olana kadar (omurga sağlığı için önemli) araba ana kucağı kullandık. ağlamadığı sürece seyahat ederken hep koltuğunda kalmasını sağlamaya çalıştım. Uzun yolculuklara çıkarken yanımızda uzun süredir veya daha önce görmediği oyuncaklarla oyalamaya çalıştım koltuğunda. Büyüyünce 9-18 (9-25 de olabilir ama 9-36 bence saçma) oto koltuğu için epey kapsamlı bir araştırma yaptık. Sonuçta 2 marka arasında kaldık. Maxi Cosi Tobi modeli ve güvenlik testlerinin birincisi Britax Römer e kadar seçenekleri eledik. Ve isofixli almak istediğimiz için Römeri seçtik. Güvenlik ve anatomik açısından çok memnunum. Ama kemeri çok kullanışlı değil. Yorumlardan okuduğum kadarıyla maxi cosi tobi de çocuk oturunca kolaylıkla ayarlanabilen kemer düzeni varmış.

Şurup biberonu: Şurup içmekte zorlanan ve her yere şurup bulaştıran bebekler için birebir.

En Yararlı Aparatlar 7. aya kadar küçük banyo şezlongu sonrasında da kaydırmazlı banyo oturağı (artık sadece kaydırmaz kullanıyoruz) en faydali ve iyiki almışım dediğim araç gereçlerden.
İkisi de küçükkken de biraz büyüyünce de sağlıklı bir şekilde ve tehlikeyi en aza indirerek kızımı yıkamamı sağladı. Bu aparatlar benim ıslanmamı da minimuma indirmiş oldu. E-bebeklerde ve mothercare da bulmanız mümkün. Gerçekten banyoyu kolaylaştıran ürünler.





Bebek Bakım Klavuzu: 2. Ek Gıdalar

Tam 6. ayda ek gıdaya geçtik, nelere dikkat ettik: 10 Altın Kuralımız

Kural 1: Kaşıkla zorlama, ağzı zorla açmaya çalışma, burun sıkma, 1 lokma daha için peşinde koşma kesinlikle yok! (Kaşıkla zorlama sonraki dönem yeme bozuklukları tetikleyicisi ve aynı zamanda istenmeyen bir şeyin aşırı zorlanmasından kaynaklı kaşığa olumsuz koşullanma oluyor (zihin kaşık görünce kaç prensibini benimsiyor adeta) ve bu olumsuzluk kaygı bozukluklarına varana kadar tetikleyici olabiliyor.
Kural 2: Yaşına uygun olarak ve tehlikesiz, mutlaka kendini besleyebileceği bir şeyleri zaman zaman eline vermek önemli
Kural 3: İlk zamanlar (ilk 1 ay) tam püre verdim besinleri ama sonra pütürlü besinlere alışabilmesi için daha az ezmeye başladım. Bebeğinizi gözlemleyin ve uygun olan sebzeleri yiyebileceği pütürlükte denemeler yapın.
Kural 4: Mutlaka ilk yardım öğrenin, videolar izleyin, boğaza kaçma durumları için hazırlıklı ve soğukkanlı olun.
Kural 5: Uzmanlar meyve püresi yerine (tatlı yerine yani) yoğurt tatma çalışmalarıyla ek gıdaya giriş yapmanın daha uygun olduğunu söylüyor. Tatlı ile başlamak, tatlı güçlü bir TAT olduğu için sonraki süreçte yeme davranışlarını etkileyebiliyormuş.
Kural 6: 4.5 aydan sonra damak tadının yavaş yavaş oluşmaya başlaması için bebeğinize uygun şeylerden bir parmak tattırabilirsiniz.
Kural 7: İlk yıl tatlı (kimyasal şeker içerikli), çikolata, yumurta beyazı, süt, bal, tropikal meyveler, çilek gibi alerjik reaksiyonlarda sabıkalı meyveler yassak =)
Kural 8: Kırmızı ete geçtikten sonra da kırmızı etle yoğurt ve ayran önerilmiyor. Kalsiyum ve demirin aynı anda alımının demir emilimi için pek iyi olmadığı söyleniyor. Ben kırmızı etle C vitamini içerikli şeyler veriyorum.
Kural 9: Mümkün olduğunca oturabildiği andan itibaren mama koltuğunda, TV siz bir ortamda, yemek yemenin ayrı bir eylem olduğunu kabul ederek yemek yedirmek.
Kural 10: Unutmayalım ki herkes gibi her bebeğin de kendi damak tadı oluşacaktır. Bizim amacımız bu "damak tadını" yaşına ve mevsimine göre farklı besinler yedirerek, mümkün olduğunca zenginleştirmek olmalı. Ama "sırf faydalı" diye hiçbir konuda zorlama olmamalı.

6-8 ay arası günlük düzenimiz şöyle oldu. 

Sabah anne sütü/devam sütü

10.00 civarı kahvaltı: yumurta sarısı, kaşık ucuyla tereyağı (zeka gelişimi için kolestrol önemli), bir dilim meyve püresi, 1/4 ceviz püresi, bir çay kaşığı keçi boynuzu pekmezi, bir çay kaşığı zeytin yağı, evde yaptığım peynir bir miktar (ilk zamanlar çok yiyemiyorlar)
Arada anne sütü
Öğle uykusu sonrası: Dönüşümlü olarak 3 sebze türü (mevsimine göre her gün farklı bir tat eklemekte fayda var) püresi, içine baş parmakla-işaret parmağı arasında kalacak kadar tuz biraz zeytin yağı 7. aydan sonra da bazen kıyma. (NOT: tuz tartışma konusu, ama bizim doktorumuz yaşadığımız coğrafyadaki topraklarda iyot eksikliği olduğunu ve besinlerden gelişim için yeteri kadar tuz alamadığımızı bu yüzden tuz önerdiğini söyledi)
Arada anne sütü
Öğleden sonra yoğurt (ev yapımı)
Arada anne sütü
Akşam üzeri meyve püresi
Akşam yemeğinde (Mutlaka yemek yerken size eşlik etsin, sofra düzenine katılsın, çok ağlamalı bir durum yoksa özel olarak tek bir kişi sonra yemeğini yemek suretiyle onunla ilgilenmek zorunda kalmasın ki yemek adabı oluşsun =)
Gece anne sütü
Bu düzen tam anlamıyla olmayabilir bazen bozulabilir, diş çıkarıyorsa aksayabilir, ama bebeğinizi gözlemleyin, diğer düzenlerle ilgili olduğu gibi yeme düzeniyle ilgili de ipuçlarını yine o size verecektir. Ve her bebek farklıdır.
8. ay sonrası yasaklı gıdalar hariç, her şeyden (az baharatlı az tuzlu) yemeye başladı kızım, çoğunlukla ona özel yemek yapmadım ki bizim yeme kültürümüze ve soframıza alışsın diye yine doktorumuzun tavsiyesiyle..

Bebek Bakım Klavuzu: 1. İlk zamanlar

Bebek bakımıyla ilgili pek çok bilgiye çok farklı kaynaklardan ulaştım. Ama en çok bilgiyi son gelişmelerin daimi takipçisi doktorumdan edindim ve başlık başlık paylaşmak istiyorum. İlk zamanlarda ilk ihtiyaç duyacağımız bilgilerle başlayacağım.

Eve Geldik ve artık +1 Kişiyiz =)

1. Emme sıklığı: Eğer sütünüz geldiyse ve emzirmeye başladıysanız bebek ilk zamanlar çok güçlü ememediği için ilk karşılaşılacak güçlük göğüslerin aşırı şişmesi..Bunun için sütünüzü sağıp depolayabilirsiniz. Özellikle ilk 1 hafta içinde gelen "colostrum" denen bu mucizevi sıvıyı (bağışıklık sistemi için çok önemli) süt poşetleriyle buzlukta saklayıp gerektiğinde bebeğinize verebilirsiniz. Buzlukta saklanan sütleri ben genelde 3 ay içinde tükettim, ve colostrum dan biriktirdiklerimi özellikle ilk aylarda aşı sonraları verdim.

2. İlk zamanlar gaz :( İlk 2-3 ay düzen sağlamaya çalışmak pek anlamlı değil, daha çok biz onun düzenine uymaya çalışmalıyız. Meme ise meme (devam sütü ise devam sütü) uyku ise uyku.. 

Bebekler bu ilk aylarda uyum sağlamaya çalışırken yeni dünyaya verdiği tepkiler açısından farklılık gösterir. Kimisi sürekli uyur, kimisi sürekli ağlar kimisi de normal geçirir. Ama en büyük sorunsallardan biri, gazlı bebek olup olmamasıdır. Ağlak bebekler gaz problemi de yaşıyorsa, bebeğine yeni alışmaya çalışsan anne ve baba için de durum epey zor olur =( 

Unutulmaması gereken:  anne sütü alan bebeklerde yarı sindirilmiş süt ile çiğ süt karışınca hazımsızlık olur.. O yüzden bebeğimizi gözlememize göre 1,5-2 saatte bir emzirmeli, büyüdükçe 2 saati beklemeye çalışmalıyız. Bebeklerin gazı gelirse emme refleksleri arttığından yumruklarını ve etrafı emmeye başlıyorlar o yüzden özellikle anneanne ve babaanneler sürekli aç oldukları konusunda sizi ikna etmeye çalışabilirler. Kanmayın! Annelerin sözleri altındır, dinlenmeli ama uygularken yeni bilgileri ve hislerimizi gözden geçirmeliyiz.

3. İlk 3 ay dünyaya uyum sağlama ve sonrası: Dünyaya uyum sağlayan bebeğimiz yaklaşık 3.5 ay civarında (hastalık-diş-aşı dönemleri hariç) belli bir düzen ve sıralı rutinlere alışmaya hazırdır ve bebekler düzen ister! Edindiğiniz bilgiler ve bebeğinizi gözlemleriniz ışığında kendinize bir düzen oluşturmalısınız. 

Populer kadın Tracy Hogg'dan ben bu anlamda faydalandım. E.A.S.Y. (Eat/Yemek-Activity/Etkinlik-Sleep/Uyku-Your Time/Sizin zamanınız) yöntemini kendi düzenimize göre uyarlamaya/uygulamaya çalıştım. Buna göre 2.5-3-3.5 saatlik bir döngüyle başlayıp önce emmek, sonra aktivite (alt değişimi, oynaşmalar bu kısımda) ve uyku şeklinde bir düzen takip ettik. Büyüdükçe de döngü saatini artırdım biraz biraz..Zaten büyüdükçe uyanık kalma süresi arttığı için etkinlik süresinde uzatmaya gittim. Düzensiz bir deneyimim olmadı ama düzene alışan bebeğimle her şeyin daha kolay yürüdüğünü düşünüyorum.

4. İlk banyo: İlk banyo ile ilgili bir sürü bilgiye ulaşabilir, video izleyebilir, ve çeşitli yardımcı aparatlar kullanabilirsiniz, size en kolay gelen yollarla bebeğinizi yıkayabilirsiniz. Banyo suyunun 45 dereceden kesinlikle fazla olmaması en önemli kurallardan biri. 

Bebeğinizin banyoyu sevmesi ve daha sonra banyo yaparken ağlamaması için mutlaka ellerini tutun. birileri su dökerken siz ellerini hiç bırakmayın. Henüz anne karnının dışında olmaya pek alışık olmayan bu genç beden sırt üstü yatmayı pek sevmez. Size en kolay gelen yol küvete takılan bezlerde sırt üstü yıkamak ise bile ellerini hiç bırakmayın, böylece kendini güvende hisseder =( Giyindirirken koltuk altını ve boyun altını daha bol yağlayın, henüz hareket etmedikleri için bu kısımlar mevsim ne olursa olsun pişik olabiliyor.

5. Reflü/Kusma/Burun Temizliği Önemi: Yastıklı yastıksız yatırma meselesi biraz tartışmalı ve karışık bir durum. Eğer bizim gibi reflü sorunu varsa veya bebeğiniz sık kusuyorsa hafif yükseklikte yatırmalı, emzirdikten hemen sonra yatırmamalı, emzirirken uyuduysa da yan yatırmalı ve emzirirken burnunun açık olmasında dikkat etmelisiniz. Burun temizliği için duruma göre gün aşırı veya hergün serum fizyolojik ve nazal aspiratör kullandık ki emerken hava yutmasın ve gaz sorunu olmasın...

8 Nisan 2014 Salı

18. Ayda Neler Yapıyoruz...

Maria Montessori'ye göre "İnsan çevresine elleriyle sahip olur." Dolayısıyla çocuklar gün içinde kendi yapabilecekleri/başarabilecekleri düzeyde el-kas-koordinasyon geliştiren etkinlikler yaparlarsa, hem tüm gelişimsel alanlarda yol katederler, hem bir şeyler başarmanın verdiği hazla özgüven sahibi olurlar, hem de gerçekten hayatın içinde olma fırsatı yakalayıp hayata daha kolay hazırlanabilirler ve daha sakin ve dingin bir bünyeye sahip olabilirler. Günlük hayatın koşuşturmacasında ve hayat telaşının içindeyken her an bebeklerimizin gelişimlerinin her ayrıntısını düşünmek elbetteki zor ve yorucu bir iş. Hele de "hayatınızı çocuğunuza adayıp" ona kaldıramayacağı sorumluluklar yüklemek yerine "çocuğunuza hayatınızda huzurlu, güvenli ve sakin bir yer" açmaya çalışıyorsanız. Ama yaşlarına zaman ayırmanıza göre basit ya da zor etkinlikler yaparak onların gelişimine katkıda bulunabilirsiniz. Tabiki annenin sıcaklığıyla geçirilecek 20 dakikalık kaliteli vakit bile çok yeterli ve önemli...Ama bu vakitleri biraz daha eğitici ve geliştirici aktivitelerle doldurmak bizim elimizde...

Kızım Asya'nın bu ay ki en gözde etkinliği hamur olmaya devam ediyor. Günde yaklaşık 1 saat hamurla oynayabiliyor. Hal böyle olunca ben de ev yapımı hamura geçtim. Hazır hamurlara sağlık şüphesiyle baktığım gibi uzun oyunlarda kuruyup kullanılmayacak hale gelmesi beni ev yapımı hamurları yapıp buzdolabında saklamaya yönlendirdi. Uzun araştırmalardan ve denemelerden sonra en güzel en katıksız hamur tarifini paylaşıyorum. 

Ev Yapımı Hamur: 

3.5-4 ölçü un
1 ölçü su
1/4 ölçü tuz
2 kaşık yağ

Unu yavaş yavaş eklemenizi öneriyorum. Güzelce yoğurduktan sonra biraz oynamalık ayırıp kalanını buzdolabında saklayabilirsiniz. Sürekli yeme teşebbüslerine karşı tuzlu hamurların birebir olduğunu duydum. Bebikler tuzlu hamurları pek yemiyor. 
Renk vermek için biz zerdeçal, tarçın ve pancar suyu kullandık. Yeşil renk için ıspanak suyu da kullanılabiliyormuş. En keyifli etkinliğimiz için küçük hamur kalıpları, küçük sofra ve oklavamız da var. Oyuncak bıçakla da hamuru kesme çalışmaları yapıp bilek kaslarımızı güçlendiriyoruz ;)

                              
Bilek kasları çalışmaları devam: Şeker maşasıyla suda ponpon yakalamaca

Ponponlarımız da en sevdiğimiz ve uzun süreler meşgul olabildiğimiz oyuncaklarımız. Bu etkinlikte maşaya ponpon sıkıştırmayı öğreniyoruz. Asya'nın ilk denemeleri başarısız olsa da sonlara doğru olayı kavradı. 

Mercimek aktarmaca (Geniş şişeden dar şişeye sipsi ile aktarma):



Büyükten küçüğe dizmece, Tahta puzzlelar, 2li puzzlelar:

Büyükten küçüğe dizmeyi öğrenmeye çalışıyoruz. Tahta puzzleların tek yerleştirmeceli olanlarıyla çalışıyoruz. 2'li puzzlelar ı artık başarıyoruz. Bu ay sonunda 3'lü puzzle lara geçeceğiz. 
Dışarı/Park Etkinlikleri: Hayvanları Besleme, Kova Kürek:

Bu ara kuşları bulgur/buğdayla besliyoruz. Kedilere sütlü ekmek götürüyoruz. Ve küreğimizle kovaya çakıl dolduruyoruz. 

Sulu boyaya da başladık, sulu boyanın su kısmıyla ilgileniyoruz daha ama fırçayla kağıda su sürmeye bayıldık. 

7 Nisan 2014 Pazartesi

18. Ayda neler oluyor? Uyku Eğitimi Sırası bizde...

18. ayın bir çok açıdan dönüm noktası olduğunu düşünürdüm, gerçekte de öyle olduğuna karar verdim. Kızım Asya daha çok anlıyor, daha çok algılıyor olanı biteni, yarım yamalak konuşmasıyla derdini daha iyi anlatıyor. Bu ay bizim için en büyük değişim odasında ve kendi yatağında uyumaya başlamak oldu. Bu maceramızı kısaca anlatayım.

Peki biz ne yaptık? 18. ay başlar başlamaz Asya'nın odasında daha fazla vakit geçirmeye başladık. Ve gündüz uykularında da anneannesi odasında oynatarak uyutmaya başladı. Ve bir akşam yaklaşık 15-20 dakikalık pijama-emme-kitap-nenni rutininden sonra Asya kendi yatağında kendi rızasıyla uyuya kaldı. İşte o an HER ŞEYİN BİR ZAMANI VARMIŞ diye düşündüm ve yaklaşık 2 haftadır bu böyle devam ediyor. Yatağı biraz kalabalık, tüm peluş dostları da Asya ile beraber uyuyor ama olsun, çoook yol katettik. Niye 18. aya kadar bekledim şöyle bir hatırlayayım:

Kimi anneler 4. aydan sonra odasını ayırarak bebeğini en erken dönemde bağımsızlık hissine alıştıracağını ve anne-baba'nın kendi özel yaşamını da bu şekilde daha iyi koruyabileceğini düşünüyor. Odasını erken dönemde ayırmanın bebeğin gece uyanmalarını azalttığına dair de söylentiler var. Bu konuda başarıya ulaşmış ebeveynler de olabilir. Ama ben çok erken dönemde oda ayırmanın psikolojik açıdan ve devamında diğer gelişim alanları açısından pek de iyi olmadığını düşünüyorum. Neden böyle düşündüğümü "Uyku Eğitimi" ile ilgili yazımda biraz anlatmıştım. Çevresine (özellikle birincil bakım verene-genelde anne) bu kadar muhtaç, tüm ruh ve beden düzenlemesini çevresine göre belirlemeye çalışan ve dünyaya bu kadar savunmasız gelen insan yavrularının bir süre daha anne ile aynı ortamda uyuması gerektiğini düşünüyorum. Peki neden, biraz daha anlatayım...

0-4 ay arası hala dünyaya adapte olmaya çalışan ve anne karnında olmadığını anlamaya, anlamlandırmaya çalışan yavrular sık uyanır sık acıkır, gece kaka yapar vb. Yani öncelikle birincil ihtiyaçları gereği ebeveynlerinin etrafta olmasına muhtaçtır. İkincil olarak, evrimsel bakış açısına göre çok eski çağlarda insanın evrimleşme süreçlerinden hala dört ayak üzerinde olduğu zamanlarda, hamileliğin 52 hafta (yani şimdikinden 3 ay fazla) olduğuna dair iddialar var. Şimdiki hamilelik süresiyle farkına bakacak olursak bilinçaltında bu süreyi hissetmemizi daha iyi anlayabilir ve özellikle ilk 3 ay anne karnındaymış gibi hissetme ihtiyacından bahsedebiliriz. (Kolik vb. ağlamaları olan bebeklerin de sebepsiz yere değil de evrimsel kökenlerine istinaden ağladıklarını ileri süren bilim insanları var hiç de mantıksız değil) Dünyaya yabancı hisseden ve henüz anne karnında olduğunu düşünmek isteyen bebeğimizi de yine bu sebeplerle, doğduğu andan itibaren kimseyi dinlemeden mümkün olduğunca kucaklamalı ve ona bol bol sarılmalıyız, ve yanımızdan mümkün olduğunca ayırmamalıyız.

Fiziksel ve evrimsel sebeplerden sonra sıra geldi psikolojik nedenlerimize... Bebeğimiz doğduğu andan itibaren birilerine bağ kurma-bağlanma ihtiyacı hisseder ve bu ihtiyaç gelecek yaşantılarını da belirleyici bir süreç başlatır. Bu açıdan da etrafta her türlü ihtiyacı en sevecen ve duyarlı şekilde karşılayabilen ebeveynlerin bulunması önce psikolojik gelişim ve bunun etkisinde diğer tüm gelişim alanları için çok önemlidir. Ayrıca, batı kültürlerine göre daha iç içe, daha dokunsal, aile bireylerinin sınırlarının daha kesişik, ilişkilerin ve algıların daha birbirine bağlı olduğu kültürümüzde; bebeklerin annesinin yakınında olmasının daha işlevsel olduğunu düşünüyorum. Başka bir deyişle, bir çok şey gibi tüm uyku eğitimlerinin, bizim kültürümüzde ve bizim aile işleyişlerimizde nasıl etkileri olduğunu bilmeden ve düşünmeden uygulamamak gerektiğini düşünüyorum ve bebeğimiz büyütürken bir şeyleri uygulamak istiyor ama bir türlü içimize sindiremiyorsak ya iyice araştırmalıyız ya da ertelemeliyiz/vazgeçmeliyiz.

Bebiklerimiz için bir diğer önemli dönem 8-18 ay arasıdır ve bu dönemde bebekler yoğun "ayrılık kaygısı" yaşarlar. Bebeklerde "nesne devamlılığı/sürerliği algısı" (bir şeyin ortadan kaybolduğunda tamamen yok olmadığının anlaşılması) henüz gelişmekte olduğundan, ebeveynlerinden (özellikle annesinden) uzakta olmak pek hoşuna gitmeyecektir. Bu dönemde işe başlayan anneler için tavsiyem sürekli konuşarak (anlasın veya anlamasın) geri geleceklerini anlatmalarıdır. Ce-ee oyunun sadece eğlence amaçlı olmadığını, bebeğin kaybolan bir şeyin geri geldiğini anlaması ve anlamlandırması için çok güzel bir oyun olduğunu buradan anlayabiliriz. Biz kızmla 6. aydan itibaren sürekli anne yok/anne var oyunu oynadık ve bence çok faydasını gördük.

İşte tüm yukarıdaki dinamiklerden sebep, 18. aya kadar bebeğin anne babasıyla aynı odada ama farklı yatakta uyumasının bir sakıncası olmadığını düşünüyorum. Ama uyku eğitimi konusunda "geç kalmış" bir anne olarak (geç oldu ama güç olmadı) uyku eğitimi konusunda çok disiplinli görüşlerin bu konuda neler düşündüğünü tahmin edebiliyorum. Lakin her şeyin bir zamanı vardır, benim annelere tavsiyem 4-8 aylar arasında bebekleri kendi odasında uyutmayı öğrenemediyse 18. aya kadar beklesinler ki bir kritik dönem daha atlatılmış olsun. Bu dönemden önce bebeğini ağlatmadan ve sağlıklı bir şekilde oda/uyku meselesini çözen arkadaşlarında önünde düğme ilikliyorum.

Bu arada gece yatağımız benim benimsediğim montessori yaklaşımının öngördüğü düzende değil henüz (yer yatağı veya bebeğin istediği zaman kalkıp çıkabileceği bir şekilde değil). Çünkü ben gece uykusu için henüz göze alamıyorum, çünkü kızım geceleri oraya buraya çok çarpıyor, ama yakında onu da değiştireceğim. Lakin gündüzleri daha sakin uyuduğu için yatağının önüne koyduğumuz yer yatağında yatıyor, ilgilisine...

18. ayda yaptığımız etkinlikleri de başka bir yazımda paylaşacağım, ama bir diğer önemli gelişmemizden bahsedeyim. Ben anlamama rağmen kızım bana "kaka"sının geldiğini söyledi. Biz sanırım gelecek ay tuvalet eğitimine başlayabiliriz diye düşünüyorum =)