11 Mart 2014 Salı

17. Aydan Etkinlikler

Bu ay en favori etkinliklerimiz yine karalama yapmak ve hamur oynamak... Hamurdan değişik şekiller yaptığımız gibi, oyunumuza başka oyuncaklarımızı da dahil edip (küçük şirinler gibi) evcilik oyunlarına giriş yapıyoruz. Bu aylarda bebikler ayrıntılara çok düşkün oluyorlar. Bu yüzden hamurdan yapacağınız küçük bir kabı kurabiyeyle doldurup küçük adamları beslemek, yaptığınız küçücük bardaklardan minik adamalara su içirmek çok heyecanlı olabiliyor...

Tanıdığımız bildiğimiz meyvelerin fotolarını gerçekleriyle eşlemeyi öğreniyorduk. Bu hafta sebzeleri de tanımaya başladık. Meyve-sebze kartlarını*, hem meyve-sebzeleri tanımak için (çocuklar tanıdığı bildiği şeyleri tatmaya ve sonra da tüketmeye daha çabuk alışıyorlar) hem kelime hazinesinin gelişimi içi çok faydalı buluyorum.

*Biz kartları çeşitli sitelerden indirip biraz kalın kağıtlara çıktı alıyoruz. Ama piyasada hazır olarak da her bir şeyin "flash kartları" satılıyor. Öyle ya da böyle hem oyalayıcı, hem eğlendirici, hem de eğitici olduğu kesin =)

Bu ay artık zamanı geldi deyip renk çalışmalarımıza hız verdik ve şekil çalışmalarına devam ediyoruz. Renk çalışmaları kapsamında daha önce aylık renk kutuları yapmıştım: 13. ayda kırmızı kutusu (içinde evdeki eşyalardan ve oyuncaklardan kırmızı nesnelerin olduğu koca bir karton kutu) ve 14. ayda mavi kutusu. Bu ay başka montessori yaklaşımcı annelerin bloglarından ve paylaşımlarından gördüğüm oyuncakları yaptım. 


Biriktirdiğim su şişesi kapaklarına ve bir kartona, kestiğim keçe parçalarını yapıştırdım. Etkinliğimiz kapaklardaki renklerle zemindekileri eşlemek.. Kolaylıkla kavradı kızım ve hemen daha çok ara renkten oluşan 2. sini yapmaya karar verdim.

Şekil çalışmalarına gördüğümüz her kitaptaki her nesnedekileri tanıyarak devam ediyoruz. Ama kızım için yaptığım aktivite kitabındaki şekiller kısmına bayılıyoruz, şekilleri eşlemeyi öğreniyoruz.


Haftasonunda en eğlendiğimiz etkinliklerden biri de incik-boncuk kutusu oldu. Bir kutunun içine tehlikesiz olduğunu düşündüğüm incik boncuk eşarp vs. doldurdum ve kızımın keşfine bıraktım. Sonuç: taktık takıştırdık, bebeklere taktık, oynadık, hepsini inceledik. Bu aylarda keşfetme aşkıyla yanıp tutuşmaya devam ettikleri için onları en cezbeden etkinlikler; içini belli bir konu dahilinde (veya alakasız eşyalarla) doldurduğunuz kapaklı hazine kutularını, hazine sepetlerini, hazine torbalarını karıştırmak olmaya devam edecek...

Kızım geçen haftadan beri "aydede" ye tutuldu =) O yüzden her gün aydedeyi takip ediyoruz ve hava durumuyla ilgileniyoruz. Merve teyzemizin de katkılarıyla keçeden yaptığımız bir diğer oyuncağımız hava durumu göstergemiz. Yine keçeden yaptığımız aydede ile yıldız da bu aralar bize her yerde eşlik ediyor =)

7 Mart 2014 Cuma

Uyku Eğitimi, Kültür ve Bizim Uyku Hikayemiz

Kızım 2 Aylık olduktan sonra uyku eğitimi üzerine kitap okumaya başlamıştım. Bir hocamın tavsiyesiyle "Bebeklere Fısıldayan Kadın" Tracy Teyze'nin kitabını aldım. Tracy Hogg Türkçeye çevrilen kitabı "Bebek Bakım Sorunlarına Mucizevi Çözümler" kitabıyla Türkiye'de, diğer tüm kitaplarıyla da dünya çapında nam salmış deneyimli bir teyzemiz. Ben kendisinden çok şey öğrendim. Özellikle ilk aylarda düzen oluşturmakla ilgili önerdiği E.A.S.Y. yöntemi  [Eat(yemek), Activity(Etkinlik), Sleep(Uyku), Your Time(Kendi zamanınız) şeklinde bir döngüden oluşan bebeğiniz için günlük sistem] bana bir çok açıdan fayda sağladı aslına bakarsanız. Ama uyku eğitimi konusunda Tracy Teyze'ye göre tam başarıya ulaşamadık(!)

Uyku Eğitimi konusunda okuduğum onlarca anne blogu, ve kitaplarda (gördüğüm, karşılaştığım her şeyi incelemeye çalıştım); ilk 3-4 ay sallamaysa sallama, kucaksa kucak bebek nasıl hoşlanıyorsa o şekilde uyutulması yönünde ortak bir payda söz konusu. Zira bebekler ilk 3 ay dünyaya tam alışamadıkları için, kucaktan, anne sıcaklığından, babasının göğsünde uzanmaktan ve bu şekilde uyumaktan çok hoşlanıyorlar. Tracy Teyze de dahil bir çok anne 4. aydan itibaren uyku eğitimi öneriyor. Çünkü bu dönemde daha herhangi bir duruma tam "alışmadıkları" için bebeği hiç ağlatmadan uyutmanın mümkün olabileceği söyleniyor. Lakin kimse aşıları, özellikle 4. ay aşılarını hesaba katmıyor tabi. 4. aydaki aşılarımızla beraber huyumuz suyumuz tamamen değiştiği için biz uyku eğitimi konusunda 4-5. aylarda başarı sağlayamadık.

Bu arada, benim kızım hala emiyor, ama Tracy Teyze'nin önerileriyle tutturduğumuz düzen sayesinde midir yoksa kızımın kendi huyluluğundan mıdır bilinmez ama diş ve aşı dönemleri hariç pek huzursuz ve sık uyanan bir bebek olmadı. Bu yüzden, benim uyku eğitimi vermekten anladığım da sadece "uykuya kendi dalmayı" öğretmek. Eğer bebeğiniz çok sık uyanan, gazlı ve gece sürekli emmek isteyen bir bebekse, başka şeyler de yapmanız gerekebilir.
Bebeklerin en az 4 ideal olarak 6 dişi çıktıktan sonra rahatlıkla uyku eğitimine adapte olduklarını öğrendiğimde, kızım 8 aylıktı, hiç dişi yoktu ve babasının kucağında 5 dakikalık gezinmeyle uykuya dalabiliyordu. Zira ilk dişimiz 12. ayda çıktı =( ve hala 4 dişimiz var. Bebeklerin 9 aydan sonra ancak Ferber yöntemi veya Kim West metodu ile uyku eğitimi alabileceklerini söyleyen bir yazı okudum ve hemen bu metotları araştırmaya başladım. Ancak, bu iki yöntem de bebeği ağlatmadığını ve kesinlikle zararsız olduğunu iddia etse de benim içime hiç sinmedi ve zaten denemelerimiz sonuçsuz kaldı. Kızım, ağlak bir bebek olmamasına rağmen, yatağına bıraktığım anda kuyruğuna basılmış gibi ağlamaya başladı ve vazgeçtim.

Tracy teyze veya bu yöntemleri benimseyen kimi anneler bu yazımı okusaydı, herhalde beni kötü ebeveyn olmakla ya da tutarlılığımı ve istikrarımı koruyamamakla suçlayabilir. Ben bu yöntemleri, bebeklerine zarar vermeden uygulayabilen ve küçücükten itibaren "iyi geceler tatlım" deyip bebeğin odasından çıkabilen annelerin önünde düğmemi ilikliyorum ve saygıyla eğiliyorum zaten. Lakin burada dikkat çekmek istediğim başka bir şey var. Tabiki her bebek aynı olmuyor ve kültürel değerler farklı açılardan etkili olabiliyor. Batılı kültürlerde bebeğin anneden ayrı bir yatakta, ve ayrı bir odada ve kendi kendine uykuya dalmaya teşvik edilmesinin; bebek için en büyük ve en önemli sebebi: bağımsızlık kazanması, bağımsız ve özgür bir birey olması; ebeveyn için ise daha rahat ve düzenli bir hayat...Peki biz kültürel olarak bu kadar bağımsız mıyız? Bebeklerimiz bağımsızlık kazanmaya bu kadar hazır mı? Biz çocuğumuz özgür ve bağımsız yetişsin istemez miyiz?

Anne-çocuk bağlanması çalışan bir hocamdan almaya başladığım derste okuduğum makaleyle, gerçekten aydınlandım, ve kendi kızımla ilgili iç güdülerimin yersiz olmadığını anladım. Okuduğumuz makale, Ferber Yöntemi ile ilgiliydi. Yazıdan ve dersten edindiğim bilgileri özetliycek olursam, şunları söyleyebilirim:  Hem kültürel (biz kollektif, birbirine bağlı, teması bol, tokalaşmalı, sarılmalı bir kültürüz) hem de evrimsel olarak (primitive dönemlerde, avcı-toplayıcı yaşantılarda bebekler gün boyu annelerinin veya bakım verenlerinin sırtında, kucağında, yatağında) bilincimize veya popüler tabirle bilinçaltımıza işlemiş olan değerler elbetteki modernleşen ve gün geçtikçe daha çok iç içe geçen toplumlarda değişip dönüşüyor. Böyle kökenlerimiz var diye, tabiki bebelerimizi 8-10 yaşına kadar koynumuzda yatırmamalıyız. Ama tüm bu faktörleri gözlemleyerek kendi bebeğimizin dinamiklerini tespit etmeliyiz ve vereceğimiz her türlü eğitimi buna göre düzenlemeliyiz. 

Bizim hikayemize dönecek olursak. Bir ara kendi odasında da uyuyan ama gece ağlamaları artınca tekrar bizim odaya dönen kızım şu an 17. ayda ve henüz uykuya tek başına geçemiyor. Uyku rutinlerimizi gerçekleştirdikten sonra en geç 20.00-20.30 arasında (gündüz tek uykuya düştüğünden beri bu kadar erken uyuyor yoksa uyku saati 21.30 idi) birlikte bizim yatağa uzanıyoruz. Masaldı, hayaldi derken ben yanındayken kendisi uykuya dalıyor ve sonra bizim odadaki yatağına alıyorum. Sabaha karşı da emmek istiyor ve bizim yatağa geliyor. Emdikten sonra uykuya bizim yatakta dalıyor. Babası ve ben de birlikte uyanmanın keyfini çıkarıyoruz. Yatak darlaşıyor tabi, zor sığılıyor =) Ama kızımızla uyanmanın keyfi buna değiyor =) Bizim hikayemiz de her anne baba ya uymayabilir. Önemli olan, hem anne-babanın hem bebeğin memnuniyetini getirecek, kültürel ve kendi yaşantısal faktörlerimizi göz önüne aldığımız bir yöntem geliştirmek...

Bebeğiniz çok küçükken de büyüdükten sonra da aynı yatakta uyumanın zararlı var elbette ki... Ben güvenlik nedeniyle (gece uykusunda bebeği ezme endişesiyle) kızım 11 aylık olana kadar bizim yatakta uyumasına hiç izin vermedim. Şimdi de sabahları 1-2 saat geçiriyor bizim yatakta. Unutulmaması gereken: uzmanlar, yaşamın ilk yıllarında aynı yatakta değil, aynı odada uyumayı öneriyor. Ama her bebek de her ebeveyn de farklıdır.. Tüm önerileri okuyup öğrenip, kendi farklılığınıza uydurmak en iyisi..

Önemli Not: Temel ihtiyaçların en düzenli şekilde giderilmesi, karmaşık dünyaya uyum sağlamaya çalışan bebikler için en önemli nokta. Lakin, doğumla beraber bebeğinden yeni ayrılmış sürekli bebeğine sarılmak isterken, çevre tarafından sürekli kucağa alıştırmakla suçlanan annelere önerim, Doğal Ebeveynlikle ilgili kitapları ve kaynakları da incelemeleri... Bebekle birlikte değişen hayatımızı düzenlemeye çalışırken sadece Tracy Teyze'ninki gibi (bazen aşırı diyebileceğimiz) disiplin içeren tekniklerle uğraşmanın yanısıra, içgüdülerimizi de dikkate alarak anne-çocuk arasındaki bağın güvenli bir şekilde kurulmasını temel alan (yaşamın her aşaması için en önemli ve en temel gereklilik) yaklaşımları da incelemek bir anneye ve anne adayına çok iyi gelecektir....
Yukarıda adı geçen konulara örnek kitaplar da şöyledir: